Baba, üstte zırh elde kılıç, yağız atlı yiğit gibi baş köşemizdedir. Ana, gölgesine sığınılan saltanattır sultandır. Onların devletinde sürülür devran.
Himayelerinde ve mekteplerde öğrenilir, şehirlerin kurulu düzeni, iyisi kötüsü, teknolojisi, otomobil, uçak, hatta hayatın efsun dolu çocuksu ve sayısız sırrı…
Bu masala inanıldığı sürece de rüyalar gerçeğe döner. Orda yorulmak yoktur o vakit. Toz toprak arasında çimler üstünde düşüp dizler kanasada, bazen de saatler boyu kan ter içinde koşup, yine de yorgun düşmeden sürebilir bu durum.
Büyümek yanılmaktır. Tohum vermiş ısırgan tarlasına düşmek kadar ızdırap verir “dünya” hali bazen, bundan sıyrılıp çıkmak gerektir.
“Yalansız berrak bir netliktir, masalsı çocukluk”. İnsan olmak, şehirler kurmak bir hayal değil midir?
Bu yüzden küçük de olsa bir umut varsa, çocuk meşreplilere emanet edilir önce.
Eğitim için temel olan malzeme orada çoktur. Başarılı iş, hayret edilesi sonuç önce onlardan beklenebilir.
Güzel bir dünya hayali için, aşk ile, inanç ile , masalsı tertemiz adımlarla yürümek gerekir…
Afiyetle…