Uzaya roket gönderirken; heyecanla, üniversite sınavında kan ter içinde, yılbaşı geceleri saat 24,00’e gelmeden, çocukça bir umutla, milyon kere yaşanmıştır bu; 10… 9… 8… 7… 6.
Bugün bayrak, filama ve afişlerle rengârengiz. Gün geçmiyor bir parti sloganı veya şarkısını duymamış olalım.
Ayaküstü konuşmalarımızda konu, büyük hesaplar üstüne. Durum bu. Umudu, küçük bir zaman dilimi yerine, tüm zamana yaymak daha gerçekçi değil mi? Yahut, diğer vakitler aksine değersiz mi?
Zaman, boşa harcandığında telafisi mümkün olamayacak kadar değerli.
Daha dün gibi, nice mutluluğu, heyecanı, hüznü hiç bitmez zannederek yaşadık. Adını bile hatırlayamayacağımız partilerin delicesine taraftarı olduk. Yılını bile unuttuğumuz büyük şampiyonluklar için yeri göğü inlettik.
Aklı selim ile bir an düşünsek, çerçöp mü çıkar karşımıza o manzaradan; yolumuz doğru mu? “Kâr”lı mıyız? Gayrısı ise elimizdeki,” iflas”mı etmişiz?
Seçim veyahut geçim, ederi kadar değer vermeli şu geçen zamana. Yarın bir gün güneş yine doğacak; belki de artık olmadığımız bir güne.
Şu “gök kubbede bir hoş sada bırakılmışsa” kalan, ne âlâ…
Selâm ile.