Kuzeyses Gazetesi > Beşikdüzü Haber

Beşikdüzü Haber | Vakfıkebir, Görele, Eynesil, Şalpazarı ilçelerinden yayın yapan Trabzon haber sitesi

İnsan

Ercan Kaba

Bardağımızdaki çayın buğusu yükselirken göğe, sahilde – karşıda, kayıkların üzerinde martılar bir alçalıp bir yükseliyor, rüzgar, kumsalı aşıp, denizin sesini usulca masamıza bırakıyordu.

Restoran sırtını şehre dönmüştü. Bulunduğumuz balkon ve diğer masalarda bizden başka kimsecikler yoktu, bomboştu. Saat iki buçuk – üçtü… İnsanlar konser alanında, kemençe sesleri, horon kalabalıklaraydı; bize uzaktandı, cılızdı.

Metin Bey ile karşılıklı, demlenirken sohbet, havada yosun kokusu, bulutlar solgun, güneş neşesizdi.

Sonra bir adım sesi duyduk merdivende belli belirsiz. Orta yaşlı yorgun bir yüz ile göz göze geliş… Tanıdık ama nerden…. Bir arkadaşımız mı veya yakınımız mı… Zaman birkaç saniye ama uzun…

O, yalnız… Bir baş (selamı bile  vermeden) çevirdim başımı, kararım anlık…. o konserdeki binlerce kişiden biri değilmiydi ki?.. Bizde selam taze bahara, seher vaktine… Ama şimdi gün akşamlıydı.

Cümleleri dolaşırken zihnimde, “Kamil Sönmez” kelimesi döküldü dilimden. İrkildim. Şakaklarım zonkladı. Selamsızdım. O, yanlızdı veya kim bilebilir belki de mevsim ona kıştı.

Hızla ayağa kalktım. Sandalyeye ayağım takıldı. Tökezledim. Ardından koştum. “Ben… sizin… yıllardır” gibi cümlelerim karmakarışık , söylediğimi hatırlıyorum. Ayrılırken şunu düşünmüştür; “bir hayranım var ve benimle konuşurken heyecanlanıyor.”

“Kumsaldaki deniz yıldızı” hikayesi vardır anlatılır, bilirsiniz, benzer. “Benim için değişen bir şey yok, ama onun için çok şey değişti”

(İnsan – eser), medeniyet, kültür, hatta türküleri… Bu külfetli yükü sırtında taşıyanlar mühimdir. Durumları gözardı edilemez geçici, sonlu, günübirlik değildir, değerlidir.
*
Yine aynı sahilin yüz metre kadar ötesinde, bir akşam vakti, gökte yıldızlar, denizde yakamozlar eşliğinde mekanı cennet olsun şahidinden duyduğum bir hatırayı paylaşmak isterim.

“ O vakitler genç bir hukuk öğrencisiyim. Yeni nişanlıyım. Kanımızın daha bir hızlı aktığı bir dönem, Bir doksan boylarında arkadaşlar arasında liderim, yani öyle bir tavırdayım.

Kırşehir’de Neşet Ertaş konseri düzenlenmiş, gittik. Binlerce kişi alana sığmıyor. Seyirci koro halinde; türküler, ıslıklar, alkışlar, yer yerinden oynuyor.

Arkadaşlarım ardımda sahneye ulaşmaya çalışıyorum. “zahidem..” diyorum, “tekrar” diyorum. O, sahnede, duymuyor, hatta görmemesi mümkün değil, görmüyor… ve konser bitti.

Aradan yıllar geçmişti. Evlenmiştim. Ankara’dayım. Bir kasetçi dükkanı açmış, bilmiyordum, cadde üzeri… Tabeladaki Neşet Ertaş ismi ilişince gözüme, camekandan içeri baktım. Bankonun ardında, içerde oturuyordu. Birden durdum. Ani bir kararla; Allahu alem celalli, dükkana girdim. Göz göze geldik. Durdu. Usulca ayağa kalktı. Takip ediyorum ne yapacak diye. Duvarda asılı bağlamayı yerinden aldı. İskemleyi kendine çekti, oturdu. Parmakları bağlamanın perdelerinde dolaşmaya başladı.,

“Zahide guurbanımm oyy!”

… Sonra, ne mi yaptım? Dizlerimin bağı çözüldü… Diz çöktüm, başımı ellerimin arasına aldım… Bu kadar.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gülay Harita Kadastro
Kule Rezidans
Elit Lastik
Naninos Pizza
Hedef Bilgisayar