Sevmelerin, hesapsız mı? yoksa rol kesmek mi olduğunu, okşarken başını çocuğun, ona şefkat mi beslediğini, “desinler…” içinmi bunun yapıldığını çocuklar bile anlar.
Bu hassasiyet sebebiyledir ki ayrıcalıklıdır ve korunur çocuklar. Ahlâki; etik kurallar, sosyal normlar en çok onların da olduğu böylesi temel kabuller üzerine bina edilmiştir. Bu tavrı; çiçek, böcek, kelebek diye alaya almak yanlış değil midir? …
Gözyaşı ve tebessüm maskesizdir. Yaşamak basit ve nettir onlarda. Düşünebilir miyiz köylerimizde ve şehrimizde böylesi berrak bir iklimin hâkim olduğunu…
Araba, ev, para, itibar… maskesi olmadan mesleğini icra eden insanlar; siyasiler, bürokratlar, memurlar, öğretmenler, din adamları, iş insanları; esnaflar…
Nasıl olurdu? Misal; esnafın müşterisini para olarak görmediği, mutlu etmek ve mutlu olmak için bir vesile kabul ettiği bir dünya… O vakit raflardaki çay, şeker… kiremit, tahta… galeride araba, helikopter, farklı bir görüntü almaz mıydı çarşı pazarda… Sahiplenirdi vatandaş ve devlet o vakit; yüreğiyle, kapısına gelene ikram eder ve hürmet duyardı.
Çok kirlettik; yüzlerimizde hep plastik boya badana… Yine de bir yerden başlamak gerek.
Üzerimizde sanki ölü toprağı ve bezgin bir gaflet örtüsü; işlerimiz ise angarya… Ne diyor şair;
Sana mı düştü bu yük
Sana mı bu angarya
Yüzüstü çok süründün
Ayağa kalk Sakarya!… Veyahut TÜRKİYE!
Selam ile…