Yarma odun yükünü dırmaçla bir araya istiflemişsinizdir. Yük haddinden fazladır. Zira benlikte tamah vardır.
Derin vadilerin yamacına yaslanmış patika yolların üzerinde bulunan, sadece tek kişinin geçebileceği atlama taşları olan dereleri geçmeye çalışırken, sırttaki bu yük, yukarıdan, bastırdıkça bastırır. Hatta an gelir, sağa sola meyleder ve söz dinlemez olur. Yorgun düşürür insan olanı, kan ter içerisinde bırakır.
Oysa ki yol kutsaldır, yükten öte… Zahmet verene, akl ile izan ile, usulünce yol verilmeli. Kurban etmek de denir, bu yolda yürümek ve koşmak için onu, feda etmek gerekir.
Ölümlü malın mülkün üzerine titremek, kibirle, sayısız modern köleleri beslemek, cahilce, bilgiyi çoğaltmak ve paylaşmak yerine raflarda biriktirmek… ilkellik değil midir?
Sırtımızda, an be an, ağırlaşan bu yükü bi yol bırakmalı, sonrası gelecek olan cennettir.
Sırat bir lütuf, kıyamet bir nimet.
Af ile afiyetle…