Kültür, sanat, edebiyat… Gelenek, görenek… İlim ve medeniyet…
Bu sözcükler, sanılanın aksine, sadece sayısal zeka (IQ) ile alakalı değildir. Adı yeni yeni duyulmaya başlanan duygusal zeka (EQ) ile ise daha çok alakalıdır.
Matematik, fizik, kimya… Sayısal verileri elde etme, yorumlama ve ardından bu akademik bilgilerle bir eser oluşturmak, üst seviyede IQ düzeyini gerektirdiği düşünülür.
Bazı eğitim kurumlarında bu nedenle öğrencilerin IQ düzeyleri, testlerle ölçümlemeye çalışılır. Ardından da deha düzeyinde öğrenciler standart müfredatın üstünde, daha farklı programlarla eğitilirler.
Burada asıl vurgulanması gereken konuysa şudur. Duygusal zeka(EQ) Sosyal hayata ve insanlara derin bir empati ve yakınlık kurmak, en temel özelliği olduğu için farklı bir durum arzetmektedir.
Böylesi bireylerden, iyi birer öğretmen, şair, yazar, ressam, sanatçı, din adamı, halkla ilişkiler uzmanı, bürokrat ve politikacı… yetişir.
Sözel meziyetlerini, sayısal bilim, fen ve akademik birikimle buluşturur onlar.
Toplumun harcı olurlar. Söyledikleri söz, ortaya çıkardıkları şiir, beste, yapıt ve eserler ile derinden nüfuz ederler her alana. Yeni bir ufku açarak onarır, inşa ederler.
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
Kültür, sanat, edebiyat… İlim ve medeniyet olmadan bir toplumun “yaşaması” mümkün değildir.
Modern hayatın ve yeni neslin bu anlayışa acilen ihtiyacı vardır. Bu bağlamda misal, halden bilmek, hizmet verme için faydanın neyde olduğunu anlamaktır asıl.
…
Nefsişarlı’da, Akkese’de, tarihi bir mezar taşı, Oğuz Mahallesi’nde eski çeşme, Ağasar deresi üzerindeki kemerli Taşköprü, Beşikdüzü merkezde Kütüphane ve Eski Cami binaları… Ninelerimizin elde ördüğü kökboya çorap, iğne oyalı keşan, otantik Ağasar kıyafetleri birer nesne olmadan ötedir. Onlar, tabiatla ve insanımızla alakalı yaşamak kadar mühim ve enfes sözlerini bizimle daima paylaşmaktadır. Bunu da duymak ve birebir yaşamak gerektir.
Afiyetle kalınız.
