Kuzeyses Gazetesi > Beşikdüzü Haber

Beşikdüzü Haber | Vakfıkebir, Görele, Eynesil, Şalpazarı ilçelerinden yayın yapan Trabzon haber sitesi

İKİ KAPI ARASINDA

Ercan Kaba

Gün akşamlıydı; vakit geldi. Sarı çiçekli, beyaz çiçekli; özlü otları bir elinde tutuyordu çocuk. Diğer elinde ise hep yan yana dolaştığı, yeni sütten kesilmiş buzağının yuları…

Avludaki yaşlı armut ağacının altında dedesi ve babası; başlar önde, sözleri az ve hatta sessiz bir sohbete durmuştu.

Elindeki yuları birden bıraktı. Koşarak deniz kapısına yaklaştı. Sürgüyü kaldırdı, başını içeri uzattı çocuk.

Tahtaüstüne serilmiş döşek… İçinde avurtları çökmüş, nefesi seyrekleşmeye başlamış ninesi… Yanaklarındaki al; ağarmıştı. Alnında kırkikindi yağmurları misali ter damlacıkları vardı.

Yanıbaşında elinde ıslak bir tülbent, bir bakır tas, ağlamaklı; çocuğun annesi…

“Vakit geldi, dedeni çağır; Kur’an okusun” dedi kadın.

“Neneme mi?..”

Ses ulaşınca yaşlı adama; doğruldu, yürüdü kapıya doğru. Bastonunu usulca, eli titreyerek kenara koydu, içeri girdi.

O, armut ağacının altında, çocuk omuzlarını daha dik tutmaya çalıştı. Havanın inceldiğini, büyümesi gerektiğini farketmişti ve bu ne zor bir süreçti. Yere çömeldi, çöktü.

Ninesinin dastardan, renkli; boncuklarla, iplerle, motiflerle süslü camadanı, eşikte bir köşedeydi.

Yola çıkılırken sırta alınırdı hep. Oysa şimdi?!

Çalışırken, köyiçinde, yayla yolunda; içinde yol azığı, onunla yürürdü yaşlı kadın.

Yorulunca, patika yollarda ardı sıra yürümek zorlaşınca o camadanın renkli püsküllerine tutunurdu çocuk.

Çeşme yalağından su içen susamış meleyen kuzuları, yol boylarında renk renk sürüleriyle aynalıları, kınalıları, sarıkızları… Köşebaşlarında yol bekleyen yalnız bebeleri; günahsızları o camadanından çıkardığı armut, taflan, ekmek veya şeker ile gönüllerdi hep.

… Ya şimdi?!

Canı yanıyor muydu?  Dinmez denilen nice acıların çocuk aklı ile dindiğini, kendinden biliyordu ya…muhakkak bu da öyle oluyordu.

Her vakit akşam… Sabahı yok gibi duran bir gece vardı. Orda insanlar bir bir uyuyordu. Sonra… Sabah! Uyanılıyordu…

Camadanın püskülüne dokundu. Sesi titredi, gözleri doldu.

Eline orta boy bir güğüm aldı suluk taşının üzerinden, “ben çeşmeye gidiyom” dedi çocuk.

Kıble kapısı önünden doğru yürürken, bir kez daha geri dönüp evine baktı.

“Ruha değecek bir güzel söz, dudaklara dokunacak birkaç damla soğuk su uyanmaya bir parça yeterdi”

… Değil mi?

One thought on “İKİ KAPI ARASINDA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gülay Harita Kadastro
Kule Rezidans
Elit Lastik
Naninos Pizza
Hedef Bilgisayar