Zihnimiz, deprem misali artçı sarsıntıların tesirindeydi. İmtihan fırtınaları ile yüzyüze kaldığımız yıllardı.
Çalışma defterimizin kapağına, büyük harflerle yazardık; “Üşenme, erteleme, vazgeçme!” diye.
Yılgınlık, karabasan gibi üstümüze doğru gelince de “Dip’ten aşağı düşülmez!” derdik kendi kendimize. Bu söz, yeniden başlama fikrini aklımıza getirir ve bize huzur verirdi.
…
Yeniden başlamak, hangi yaşta olursak olalım, geçmişin üzerine bir kalem çekip yeniden doğabilmektir. Masum bir çocuğa dönmektir. Hatta, Yaradan’ın insana bahşettiği, bulunmaz bir fırsatta denebilir bu duruma.
Şefkatli bir öğretmenin kollarında gün be gün büyüyebilmektir.
Hatta kışlaya teslim olan bir er gibi önce, saf, temiz, pak… doğmak. Sonra liyakatle rütbe almaktır.
İnsanız, dip noktayı görmüş isek bu dünya enkazından, inandık ki, yükselmek bize haktır.
Biz çocuğuz. Bilgiyi, cümleyi birbirine ekleyerek konuşmayı öğreniriz. Taze dostluklar ile can buluruz. Kanaatle yeni sofralar kurarız.
Yıkıntılarla dolu dünyamızda, enkazlar arasında, sukunetle ve tane tane, tuğlayı taşı kapıyı pencereyi, işi ve aşı üst üste ekleyebiliriz.
…
Yeniden doğmak ve büyümek,
eksiklerimizi tamamlamak
ve sonra mutlu olmaktır.
O kutlu yolda yürüyebilmektir.
Afiyetle kalınız.
Her yeni bir gün yeni bir umut…
Boşvermeden yılmadan çalışmalı insan elinden geldiğince yapmalı yapabileceğinin en iyisini sonucu Allaha bırakmalı.
???