Eski öğrencilerimin, arkadaşlarımın ve Karadenizli iş adamlarının davetine uyarak İstanbul’a gittim. Gezecek, eğlenecek, bazı televizyon programlarında etkinlikleri sunacak, İstanbul’dan Karadeniz’in, Trabzon’un nasıl göründüğüne bakacaktım.
İstanbul’dan baktığımızda Trabzon çok güzel görünüyor. Bakış açısı önemli. Dar açıdan bakanlar bu güzellikleri göremiyor.
Gecenin en güzel saatlerini Hidiv Kasrında Nuri Albayrak’ın mekanında geçirdik. Yedik, içtik, güldük, gülüştük. Tatlı sohbetler arasında şair Ahmet Tahir Bulut’un şiirleriyle kendimizden geçtik. Ferhat Hacı Bayram’ın anıları, ciddi iş adamlarının önderi, ince ruhlu insan Mehmet Sümer’in ince esprileri, gerçekten şahaneydi. Çoktan unuttuğum benimle ilgili anıları yeniden yaşadım. Gecenin ilerleyen saatlerinde çok güzel bir sürprizle karşılaştım. Değerli öğrencim Sümer Holding’in sahibi bana “altın uçlu” bir kalem hediye etti. Artık bundan sonra o güzel yazıları bu kalemle yazacaksınız. Milli konuları, vatan, millet ve bayrak konularını çok daha etkini vurgulayacağıma söz verdim.. İstanbul’da üç dört gün kaldıktan sonra, güzellikler ve turizm diyarına Altınoluk’a gittim. Cennet böyle olsa gerek… Oradan Edremit’e geçtim. Edremit cennetin bir başka köşesi… Sanki birileri cennetin güllerini yolmuş, yollar delik deşik. Ama bu daha güzel bir Edremit için gerekliymiş.
Edremit’i boydan boya gezdim. Bir gazeteci, araştırmacı yazar olarak halkın nabzını tutmaya çalıştım. “Ah bu siyasetin gözü kör olsun!” diyenler var. Yorum yok, yorum sizin.
Gelecekten ümitli olarak döndüm.
Ümit fakirin ekmeği ye ye bitiremezsin. Onbeş gün içinde yaptığım anket sonuçlarını bir dahaki yazımda paylaşacağım.
Kalın sağlıcakla…
