Her milletin önemli günleri ve bayramları vardır. Müslüman Türk Milletinin önemli bayramlarından biri de Ramazan Bayramı’dır. Dini bayramlarımızın ilkidir.
Allah’ın izniyle bir Ramazan Bayramı’nda daha birlikte olduk. Bayram vesilesiyle büyük şehirlerde yaşayanlar küçük şehirlere, küçük şehirlerde yaşayanlar büyük şehirlere ya da memleketlerine giderek, yakınlarıyla bir araya gelmenin heyecanını ve mutluluğunu yaşadılar.
Dostluk, sevgi ve kardeşlik bağları bir kat daha kuvvetlendi. Büyüklerin elleri öpüldü, yaşlılar, kimsesizler ve çocuklar sevindirildi.
Bayramla birlikte camiler dolup taştı. Cemaatla birlikte namaz kılmak isteyenlerin sayısı ise her geçen gün arttı. Akraba, komşu ve dostlarla bayramlaşma yaşandı.
Büyüklerimizden duyduğumuz “Bayramınız mübarek olsun ya da, bayramınız kutlu olsun”un yerini son yıllarda “iyi bayramlar, hayırlı bayramlar” ifadeleri aldı.
Ne demek iyi bayramlar, veya hayırlı bayramlar?..
Böyle bir bayram kutlama şekli dini bayramlarımızda son yıllarda ortaya çıktı. Önce ilgili kişiye “bayramınız kutlu olsun veya mübarek olsun” denir, ondan sonra ayrılırken iyi bayramlar söylenebilir.
Bayram başlamadan önceki günlerde bu dileklerde bulunmak uygundur. Bayramlaşma başladıktan sonra iyi bayramlar ya da hayırlı bayramlar yüz kere deseniz o kişiyle bayramlaşmış, bayramını kutlamış olmazsınız. Bu tür ifadeler bayramlaşmanın yerini tutmaz. Aynen sahte okey gibidir. Nasıl ki, sahte okey okeyin yerini tutmuyorsa, iyi bayramlar veya hayırlı bayramlarda bayramın mübarek olsun veya kutlu olsunun yerini tutmaz. Veya merhaba sözcüğünün selamınaleykümün yerini tutmayacağı gibi.
Avrupalıların kendi milli bayramlarında söylediği iyi bayramlar sözcüğünü biz Müslümanlar dini bayramlarımızda kullanamayız veya kullanmamalıyız. Bu tür bayramlaşmalar dini bayramlarımızı yozlaştırmaya doğru götürür bizi.
Bu tür söylemler, dini bayramlar hakkında hiçbir şey bilmediğimizi, kültürsüzlüğümüzü ve eğitimsizliğimizi gösterir. Kafamıza göre bayram kutlama şekli çıkaramayız.
Müftülerin ve vaaz hocalarının bu konu üzerinde durması gerekirken bir kez olsun bir çift söz söyleme zahmetinde bulunmuyorlar. Bir engele mi takılıyorlar bilemiyoruz!.
Son zamanlarda din adamları, örf, adet, giyim-kuşam, bayramlaşma, namaz, oruç ve nikah konularında bazıları yetersiz, bazıları da bildiği halde konuşmamaktadır. Bu konularda din adamlarımız büyük sorumluluk taşımaktadırlar. Allah bunları anlatmamanın hesabını onlardan soracaktır.
Mesela dar pantolonla namaz kılınır mı kılınamaz mı hiç vaazlarda konu edilmiyor. Yarıya çıplak dolaşarak oruç tutulur mu, daha sonra eve gidip pantolonla namaz kılınır mı hiç konu edilmiyor. Akşam içki içip sabah oruç tutulur mu hiç vaaz konusu olmuyor!..
Nikah nedir? Dini nikah ile resmi nikah arasında ne fark vardır? Kadın veya erkek zina yaparsa dinimize göre nikahları devam eder mi; yoksa ömür boyu zina mı yapmış olurlar?
Buna ilaveden evlilikte nikahtan hangi hallerde düşülür? gibi konular hiç işlenmiyor.
Bunlara Diyanet İşleri Başkanlığı mı müsaade etmiyor, yoksa Avrupa ne der diye hükümetler mi müsaade etmiyor. Fikir yürütmekten öte bir bilen yok.
Yukarıda adı geçen konular üzerinde müftülerimizin ve vaaz hocalarımızın hassasiyetle durması gerekir. Sürekli Peygamberimizin hayatını anlatarak bu millete din konusunda yeterli derecede faydalı olamazsınız. Güncel ve hayati konulara değinmek gerekir. Anlatılan vaaz konularını yüzlerce kere dinledim, adı geçen bu konular hakkında bir vaaz dinlemedim. Yanlışlıkla bir iki kez olmuşsa ona da ben rastlamadım.
Bu yazıda önceki yazılar gibi site ekranlarında kalacak. İlgililer ne duyacaklar, ne de bu yazıyı okuyacaklar.
Bu konuların işleneceğini sanmıyorum. Bir kez daha söylüyorum. Allah’ın da bunların hesabını soracağını da unutmasınlar.
